Thursday, 31 December 2015

Kar yağışını seyrederken



İzmir’de büyüyen bir çocuk olarak yeni yıla kar yağışı altında girmek en tatlı hayallerimdendi. Yıllar sonra nihayet beyaz bir yılbaşı yaşamayı beklerken buna çok da sevinemediğimi fark edince aklıma anneannemin hava durumuna dair bir sözü geldi. Ne zaman kar yağsa “Allah açıkta olanlara acısın” derdi anneannem. Bu yazıyı işte o sözü düşünerek yazıyorum, çünkü görüyorum ki bugün çoğumuz o çok sevdiğimiz kar yağışına kışı açıkta karşılayacak göçmenleri, sokak hayvanlarını, yılbaşını kutlayacak hali kalmamış çocukları düşünerek doya doya sevinemiyoruz, ya da bir an dünyayı unutup sevinecek olsak bundan utanç duyuyoruz. Üstelik sadece kar yağdığında değil daha pek çok mutlu anımızda yaşıyoruz bunu.
Toplumsal olanın kişisel olana bu kadar derin etkisinin olduğu bir başka dönem de 1970lerdi. Buyurun size 1977 yılında Milliyet Çocuk dergisinde yayımlanan, 10-14 yaş arası çocukların yazdığı üç şiir:
Utanıyorum Halkım (Ülfet Oran - Milliyet Çocuk)
Utanıyorum, utanıyorum hepinizden/ bayram sevincini yüreğimde duymaktan./ utanıyorum, bayram günü temiz giysiler giymekten/ alışagelmiş ‘bayramınız kutlu olsun’ demekten.
Utanıyorum yoksul halkım,/ sizler sefil bir hayat yaşarken/ bebelerinizin karnını doyuracak ekmek,/ üşüyen minicik ayaklarını örtecek ayakkabı bulamazken/ ben;/ bütün bayram yapanların adına/ sizlerden utanıyorum halkım.
Üşüyen Çocuklar (Şehnaz Tahir - Milliyet Çocuk)
Bir sabah uyandım erken/ Kar yağmıştı birden/ Ben de sevindim içimden/ Sonra düşündüm yeniden/ Utandım kendimden/ Bunca çocuk üşür şimdi/ Belki ağlar kimileri/ Açtır minik mideleri/ Üşür o ufak elleri/ Morarmıştır dudakları/ Kiminin yüzü sapsarı/ Donuyor şapkasız başları/ Anladım sevinmek gereksiz/ Kalktım yatağımdan isteksiz/ Kahvaltımı yaptım sessiz.
İstanbul (İpek Şendil - Milliyet Çocuk)
Ne zaman baksam/ Galata köprüsüne/ Çocuklar görüyorum/Gemileri seyreden
Ne zaman baksam/ Bu güzel kente/ İnsanlar görüyorum/ Duraklarda bekleşen
 Ne zaman bir kar yağsa/ İçime bir burukluk çöküyor/ Evet! Acı bir burukluk/ Çünkü yoksullar üşüyor.
(1970lerde yayımlanan çocuk dergilerini ve bu dergilerdeki çocuk şiirlerini incelediğim bir yazıya şuradan ulaşabilirsiniz.)
Sosyal medyada ufak bir gezintiye çıkmak yetmişlerin çocuklarına bu şiirleri yazdıran ruh halinin bugün ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. (Elbette sosyal medyanın temsil gücü, yakın çevreyi ve yakın siyasi görüşten insanları örneklem olarak almanın sıkıntıları vesaire tartışılabilir ama bu izlenimsel bir yazı olduğundan bunları bir seferlik kulak ardı edeyim.) Artık doğum haberleri Aylan ve Simay bebekleri düşürüyor aklımıza, karne günlerinde Berkin’i, Uğur’u, ve karne alamayan diğer çocukları anımsıyoruz. Ankara, Suruç, Soma gibi büyük katliamların yaşandığı günlerde seyahat ve yeme içme fotoğrafı paylaşanlara kendi arkadaşlarından gelen ikazlar, mutlu bir haberi paylaşırken not düşülen mahçup, neredeyse özür dileyen yorumlar yabancımız değil.
Umudum odur ki 1990lara dönmeyeceksek tam da bu ruh hali sayesinde dönmeyeceğiz. Gezi’den beri kutuplaşma tırmanır, siyasi hassasiyetlerimiz artarken nasıl olduysa bir kısmımız yeniden toplum olmayı becerdik çünkü. “Gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir” ya, işte o yüzden gülemiyoruz. Evet, çok kötü günler yaşıyoruz ve evet, muhtemelen çok daha kötüleri bizi bekliyor. Ama bana umut veren bu gülemememiz işte. Herkese iyi yıllar.

No comments:

Post a Comment