“Ah ne harika,” diye fısıldadı Sniff, “senin mi bunlar?”
Snufkin kaygısızca “Burada yaşadığım sürece öyle” diye cevapladı onu,
“her şeyin hükümdarı benim, bütün dünya bana ait.”
Tarihin
her dönemi kendi yazarlarını yaratır. Stilleri, hikaye ettikleri konular, hatta
anadilleri farklı olsa da aynı döneme tanık olmanın bağı vardır bu yazarlar
arasında. 1. Dünya Savaşı sırasında yıkılmış, alt üst olmuş, henüz bir savaşın
dumanı tüterken yeni bir savaşı bekleyen bir dünyaya doğan yazarlar kuşağı da
böyle. Amerika’dan J.D. Salinger ve Carson McCullers, Britanya’dan Muriel
Spark, talihsiz adı yüzünden hep
unutulan romancı Elizabeth Taylor ve Barbara Pym, Türkiye’den Vedat Türkali veYusuf
Atılgan bambaşka dünyalardan bahsetseler de hepsi küçük ve tuhaf insanların
önemsiz hayatlarını, gündelik ilişkilerin gözden kaçan detaylarını anlatır. İnsan
olmanın küçük ortaklıklarını arayıp bulmaya çalışır gibidirler, onların birbirine
hiç benzemeyen eserlerindeki bu arayış okurun yüreğini ince ince sızlatır.
Tove
Jansson da bu yazarlardan biri. Jannson’un yetişkinler için yazdığı roman ve
hikayelerin, özellikle de küçük bir çocuğun ihtiyar büyükannesi ile geçirdiği
yaz tatilini anlatırken yaşam ve ölüm temaları hakkında zarafetle kalem oynattığı
Summer Book ( İsv:
Sommarboken) kitabının
kitaplığımda özel bir yeri vardır. Ama bu yazıda onun çocuklar için yazdığı
kitaplardan bahsedeceğim. İsveççe bilmediğim için bu kitapları İngilizceden okudum. Alıntılar kendi okuduğum versiyondan, dilden dile aktarılırken muhtemelen
pek çok şey kaybeden çeviriler tüm hatalarıyla bana ait.
Tove
Jansson 1914 yılında, Finlandiya'nın İsveççe konuşan azınlığına mensup bir ailenin çocuğu olarak
dünyaya gelmiş. Heykeltraş babası ve grafik sanatçısı annesiyle, gelenin gidenin eksik olmadığı bohem bir evde, avant-garde sanatçılar,
sosyalist entelektüeller arasında büyümüş. Haliyle diğer kardeşleri gibi Tove
de hep sanatla ilişki içinde olmuş. İlk kitabı henüz 13 yaşındayken yayınlanmış, 20’li
yaşlarında Nazi karşıtı Garm dergisine karikatürler çizmiş. Etrafına koca bir
dünya öreceği Moomintroll (İsv: Mumintroll, Tr: Mumi) karakteri de ilk olarak
bu karikatürlerde karşımıza çıkıyor.
Jansson,
Moomintrolleri anlattığı sekiz roman, bir hikaye derlemesi, bir o kadar da
resimli kitap yazdı, bu kitaplar kırkın üstünde dile çevirildi. Peki böyle sıra
dışı bir çevrede yetişen, hayatının büyük kısmını ıssız bir adada geçiren, üstelik
1971’e kadar homoseksüelliğin yasadışı olduğu Finlandiya’da partneri ile yaşayan
bu tuhaf kadın nasıl Finlandiya’nın en sevilen ve yazdıkları dünyada en çok
tanınan yazarı oldu? Bunun sırrı yarattığı dünyanın büyüsünde gizli.
Tove
Jansson, Moomintroll kitaplarının ilkini savaşın asla sonu gelmeyecekmiş gibi
göründüğü yıllarda naif ve mutlu bir hikaye anlatmak istediği için yazdığını
söylemiş. Bu duygu da serinin ilk kitaplarında yoğun bir şekilde hissediliyor: ormandaki
savunmasız minik canlılar hep dışarıdan gelen bir tehlike ile tehdit
altındadır, kimi zaman bir sel baskını, kimi zaman ise bir kuyruklu yıldız. Kitaplar evini yitirmiş, oradan oraya savrulan karakterlerle, anasız babasız kalmış çocuklarla doludur. Ancak sonunda her
şey tatlıya bağlanır, her kayıp ruh sığınacak bir liman bulur. Bu dünyada güzel bir fincan
çayın ve yaban mersinli bir kekin, çayıra uzanıp yüzünde güneş ve rüzgarı
hissederek uyumanın çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur.
Kitapların
merkezinde Fin coğrafyasına özgü o büyüleyici vadilerinden birinde yaşayan Moomin
ailesi var. Tıpkı Janssonlar gibi anne, baba ve çocuktan oluşan bu ailenin kapısı da herkese açık, dolayısıyla
kitaplar da ilginç karakterler geçidi gibi. Dünyanın kendi etrafında döndüğüne
inanan, kıymeti kendinden menkul filozof Muskrat, ömrünü bir gün gelecek
felaketten korkarak geçiren, o felaket nihayet geldiğinde özgürleşen titiz
Fillyjonk, kitapların en karanlık karakteri, yürüdüğü yeri donduran yalnız ve
mutsuz Groke, aralarında kendi uydurdukları bir dil konuşup el ele dolaşan ve
her gittikleri yere bir bavula saklayıp kimseye göstermedikleri bir yakutu
taşıyan Thingumy ve Bob bunlardan bazıları. Kimi eleştirmenler bu son
karakterleri gizli aşkın olağanüstü güzel bir metaforu olarak yorumlar.
Bunca
renkli karakter arasında bana bu yazıyı yazdıran edebiyatın en tatlı anarşist
portrelerinden biri olan Snufkin (İsv:
Snusmumrinken) oldu. Snufkin, kitapların baş kahramanı olan tombul,
yumuşak tüylü Moomintroll’ün en yakın arkadaşıdır. Her yıl Moominler kış
uykusundan uyandığında onları ziyarete gelen, sonbahar geldiğinde ise onları
bırakıp yalnız başına dolaşmaya çıkan minik bir gezgindir Snufkin. Özgürlüğüne
son derece düşkündür. Hatta aralarındaki sevgi onu bir yere bağladığı için en yakın arkadaşına bile içerler kimi zaman. Ama çok da iyi
kalpli ve sadıktır, dönüp dolaşıp her bahar vadiye, arkadaşının yanına gelir.
Snufkin’in hayata
dair derin bir sezgisi, en zor durumlarda kimsenin aklına gelmeyen küçük
detayları gören bir gözü vardır. Bu yüzden de vadinin en küçük, en mahcup
sakinleri Snufkin’e
hayrandırlar. Ama bu küçük filozof, onlara “eğer birine çok fazla hayranlık
duyarsan asla tamamen özgür olamazsın” diye nasihat vermekten geri durmaz.
Doğadan
aldığı ilhamla besteler yaptığı ağız mızıkası, gönlü nereye isterse oraya
kurduğu çadırı ve yeşil şapkasından başka hiçbir eşya taşımaz. Bunu da şöyle
açıklar: “Bir şeylere sahip olmak istediğinde böyle olur işte. Oysa ben onlara
sadece bakıyorum, sonra buradan gittiğimde onları zihnimde taşıyacağım. Bu
sayede ellerim hep serbest kalıyor, çünkü bir bavul taşımak zorunda değilim.” Yani kendine ait bir şeyler olsun istememesinin tek sebebi bir yere bağlanmamak değildir aslında, o sahip olma fikrine toptan karşıdır.
Snufkin'in mülkiyet
karşıtlığı öyle keskindir ki kitaplarda kontrolünü kaybettiği tek sahne, şaşkın
Hemulen’in Moomin Vadisi’nin girişine bir tabela dikmeye kalkışmasıdır. Snufkin
tabelalara, çitlere, uyarı levhalarına asla tahammül edemez. Sonradan verdiği
tepkiye kendi de şaşırsa da öfkeden gözleri döner: “Herkes öğrenmelidir ki Snufkin
uyarılardan nefret eder –aslında özel mülkiyeti çağrıştıran her şeyden:
Girilmez! Yasak! Dur! – Eğer Snufkin’le en ufak bir münasebetiniz olduysa
bilirsiniz: bu uyarılar onu öfkelendiren, kırılgan ve başkalarının insafına
kalmış hissettiren tek şeydir.”
Snufkin’in
bir diğer özelliği olan otorite karşıtlığı, dünyada hiç hazzetmediği tek insan
olduğunu söylediği, hatta düşmanı olarak tanımladığı park bekçisine duyduğu
garezde görülür. Park bekçisi, parkı sınırlamaya, bitkileri budayarak şekilden şekle
sokmaya, tepetaklak dolaşıp ağaçlara tırmanmaya heves eden çocukları kum
havuzunda uslu uslu oturtmaya kalkan kendini bilmez bir tirandır. Snufkin
kural koymaya pek meraklı bu park bekçisinden son derece yaratıcı bir yöntemle alır
intikamını: araziye dokunanı elektrik çarpan minik yaratıklar dikerek. Sonra da
“sigara içilmez” levhasından başlayarak parktaki bütün levhaları zevkle söküp
parçalar.
Snufkin’i
en iyi anlatan pasajlardan biriyle bitireyim:
“Eğer notaları zamansız
salıverirse yarı yolda sıkışıp kalabilirlerdi ve yalnızca birazcık güzel ezgi çıkardı
ortaya, ya da onları tamamen kaybeder ve bir daha asla o doğru hissi bulup onları
tekrar yakalayamayabilirdi. Ezgiler çok ciddi şeylerdir, hele ki aynı anda hem
neşeli hem de hüzünlü olmaları gerekiyorsa.
Ama bu akşam Snufkin ezgisine
çok güveniyordu- oracıkta bekliyordu notalar, neredeyse tamamen
olgunlaşmışlardı- ve bu ezgi şimdiye kadar bestelediklerinin en iyisi olacaktı.
Ertesi gün Moomin Vadisi’ne
gittiğinde köprünün üstüne oturup bu ezgiyi çalacaktı ve Moomintroll dinler
dinlemez “işte bu çok güzel, gerçekten çok güzel” diyecekti.
Evet, daima onu bekleyen
ve özleyen Moomintroll. Evinde oturup onu bekleyen, ona hayran olan ve her
seferinde “elbette özgür hissetmelisin, tabii ki uzaklara gitmelisin, kimi
zaman yalnız kalmayı istediğini çok iyi anlıyorum” diyen Moomintroll.
Ve yine de her seferinde gözleri
düş kırıklığıyla kapkara kesilirdi, elden ne gelir.
Aaah ah, diye kendi
kendine mırıldandı Snufkin ve yoluna devam etti.
Aah ah. Ne kadar da çok,
pek çok hislidir bu Moomintroll. Ama şimdi onu düşünmeyeceğim. Evet o harika
bir Moomintroll, ama tam şu anda onu düşünmek zorunda değilim. Bu gece ezgim ve
ben tek başımızayız ve bu gece, yarın değil.
Kısa bir süre sonra Snufkin Moomintroll’le
ilgili her şeyi tamamen aklından çıkarmayı başardı.”
Tove
Jansson’un yetişkinler için kaleme aldığı kitaplar ne yazık ki henüz
Türkçeleştirilmedi ancak İngilizce baskıları bulunabiliyor. Moomintroll
serisini ise Ayrıntı Yayınları 2010 yılında yayımlamaya girişti ve kitapların
ikisi Kuyrukluyıldız Geliyor ve Büyücünün Şapkası adıyla basıldı. Henüz kitapların arkası gelmedi, serinin kalanının da yakın zamanda yayımlanacağını
umalım.