Monday 2 December 2013

Kent ve Çocuk 1 - Çocuklar için Kamusal Alanlar

©Behiç Ak


Akademik çalışma insanı yalnızlaştıran ve dünyadan soyutlayan bir sürece dönüşebiliyor. Çok önemsediğiniz için araştırmaya karar verdiğiniz bir konuyla aranıza bilimsel bir mesafe koyma zorunluluğu, en başta o meseleyi neden o kadar önemsediğinizi bile unutturabiliyor kimi zaman. Hele çocuklar arası eşitsizlik gibi karanlık bir meseleyi araştırıyorsanız yaptığınız işe yabancılaşmamak için gerçek hayatlarla bir yerden bağ kurma ihtiyacı hissedebiliyorsunuz. Biraz da bu yüzden bir süre önce haftada birkaç saat Tarlabaşı Toplum Merkezi’nde gönüllü olarak çalışmaya başladım. TTM İstanbul’da, kentin tam merkezinde ama merkezdeki hayatın yamacında, kentsel dönüşümün en sert vurduğu mahallelerden birinde yaşayan çocuklara nefes alacak bir alan sağlamak üzere kurulmuş bir toplum merkezi. İyi ki TTM’ye gidip Tarlabaşı çocuklarıyla tanışmışım; onlar sayesinde hem kentte çocuk olmakla ilgili bazı fikirlerimin ne kadar basmakalıp olduğunu, hem de çocukların özgürce var olabilecekleri bir mekâna ne kadar ihtiyaç duyduklarını anlamış oldum.
Türkiye’de çocukların başka çocuklarla vakit geçirebileceği yerler parklar, sokaklar ve okul bahçelerinden ibaret. Kentsel dönüşü, hızlı büyüme, nasılsa henüz bina dikilmemiş her yere inşaat arazisi gözüyle bakılması, okul bahçelerinde ek dersliklerden artakalan yerlerin otopark olarak kullanılması zaten son derece kısıtlı olan bu mekânların iyice daralmasına sebep oluyor, kentlerde çocuklara ait kamusal alanlar azaldıkça azalıyor. Sevgili bir arkadaşım kapitalist düzende herhangi bir hizmet satın almadan sığınılabilecek tek yerin kütüphaneler olduğunu söylemişti. 14 milyon nüfuslu İstanbul’da sadece 14 çocuk kütüphanesi olduğu düşünülürse bu da seçenek değil. Geçenlerde yayımlanan bir araştırmaya göre çocukların %90’ının evlerinin çevresinde sanat veya spor etkinliklerine katılabilecekleri herhangi bir yer bulunmuyor. 
Peki, bir çocuk okulu ve evi dışında nereye gider? Nerede spor yapar, kültürel etkinliklere nerede katılır? Çocukların blok flütten başka bir müzik aleti çalabileceği, resim yapabileceği, tiyatroda rol alabileceği, kitap ödünç alabileceği bir yer var mı? Kaç çocuk okuma güçlüğü çektiğinde, aritmetikten kırık aldığında ona yardım edebilecek bir yetişkin tanıyor? Belki bunlardan da önemlisi, okulların, konutların ve tüm ortak mekânların sınıfsal çizgilerle ayrıştırıldığı kentlerde çocuklar başka çocuklarla nerede tanışıyorlar? Şehirlerde çocukların güvenle var olabileceği, ister yalnız başlarına oturup ister arkadaşlarıyla oyun oynayabilecekleri bir yer kaldı mı?
Hali vakti yerinde aileler bu eksiklikleri çocukları kent merkezinden izole edilmiş korunaklı sitelere taşınarak, hafta içi servislerle tam gün eğitim veren özel okullara gönderdikleri çocuklarını hafta sonları özel otomobilleriyle kurstan kursa taşıyarak, çocukları için oyun buluşmaları düzenleyerek telafi etmeye çalışıyorlar. Maddi durumu buna yetmeyen ailelerde ise ya aileden bir kadın toplumsal hayattan kopup bütün gün çocukların gözetilmesi işini üstleniyor, ya da çocuklar günlerini televizyon seyrederek, trafiğe açık sokaklarda, güdükleştirilmiş parklarda, otomobillerin işgal ettiği okul bahçelerinde kendilerine bir alan bulmaya çalışarak geçiriyorlar. Oysa çocuklarının her dakikasını doldurmak ailelerin yalnız başlarına taşıması gereken bir sorumluluk değil. Dahası, ebeveynlerin çocuklarıyla sürekli beraber vakit geçirme imkânı olsa bile çocukların da -tıpkı yetişkinler gibi- başkalarının çizdiği sınırlara tabi olmadan sosyalleşebilecekleri kamusal alanlara ihtiyacı var.
Tezim için araştırma yaparken dünyadan bambaşka örneklerle karşılaştım. Mesela birçok ülkede çocukların okul saatlerinden sonra müfredat dışı aktivitelere katılımı son derece yaygın ve bu etkinlikler çoğunlukla okullar tarafından düzenleniyor. Okullarla bağlantısı olmayan kurumlar da var elbette. Örneğin bir çok ülkede  hem beş yaşından küçük çocuklar için düzenlenmiş çocuk merkezleri, hem de daha büyük çocukların gidebileceği gençlik merkezleri var. Bu gençlik merkezleri nasıl yerlerdir merak ederseniz şurada bazı örneklerini görebilirsiniz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Sosyal Hizmetler Merkezleri kuracağını öğrendiğimde bu meseleye nihayet el atıldığını sanıp şaşırmıştım. Ne yazık ki durum pek de öyle değilmiş. Sosyal Hizmet Merkezleri de bir sonraki yazının konusu olsun.

3 comments:

  1. Deniz, çok güzel özetlemişsin. Çocuk, eğitim, sosyal eşitsizlik günden güne daha çok göze batar oldu. Sanırım ekonomik ayrışmanın iyice tepe noktaya ilerlemesinden. Yazılarının devamını bekliyoruz... :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hane halkı dışından ilk yorum gelmiş, yeni gördüm. Teşekkür ederim Hazal!

      Delete
  2. Deniz çok güzel yazmışsın :) Boş arsalarda oynayabildiğim için çok şanslıyım.

    ReplyDelete